22 Kasım 2010 Pazartesi

"Neden hayatında biri yok?" diye soranlara:
Hani bazen durakta belli bir otobüsü beklersiniz ya; on dakika, on beş dakika, yirmi dakika beklersiniz gelmez. Bu arada başka alternatifler de geçer ama binmezsiniz. Ne de olsa "beklemişsinizdir o kadar" boşa gitsin istemezsiniz.
Sormayın artık bana. Herhangi biriyle değil, "beklediğime değecek olanla" devam etmeliyim bu yola.
Durakta yaşlanmak olsa da işin ucunda...


[ C a n - Y ü c e l ]

8 Kasım 2010 Pazartesi

uzun bir ara ve yeni yaşımın ilk günü yine burdayım...

Bugün 24 ümün ilk günü.Bi önceki yaşımla beraber bir sürü şeyi arkada bıraktım.İlişkim,23 üm,ofisteki masam (o sadece yeri değişti :) bunun gibi bir sürü şey...Çok hızlı geçiyor gibi geliyor artık benmi hızlı yaşıyorum diye düşünüyorum ama hayır ben aynı hızımda devam etsemde evrenin hızı arttı galiba.Ben aslında çok büyümek istemiyorum çünkü büyüdükçe zorlaşıyor.Doğru orantı :)

Sıkılıyorum arada,hala ayrılığı hazmedemedim galiba yada onlayken çoktan bitmiş aşkın özlemini çekiyorda olabilirm.Yani aslında ben aşksızlığımı onla oyalıyomuşum bunu farkettim.Şimdi oyuncağım gitti ve ben gerçeği farkettim 'Aşık olasım var!'

Şimdiki oyuncağım işim :) sıkıldıkça daha çok çalışasım gelio (saçma geliyo dimi :)
Ama öyle şimdilerde sıkıldıkça daha fazla çalışıyorum.
Gerçek aşkı bulucam ama bigün,deliler gibi kendini sevdiricek bi adam vardır mutlaka hayatta,buna değicek adam daha doğrusu...

17 Kasım 2008 Pazartesi

Amaçsızlık Hastalığı

Şimdi durup bi düşünün ve kendinizi sorgulamaya başlayın.Hayatta çok büyük bir amacım var mı? Amacım neye hizmet ediyor? Bu hayatta ve ölümden sonraki hayatta bana ne getirecek? Ve en önemlisi amacıma ulaştığımda çektiğim zorluklar buna değecekmi?
Ben bugün yolda yürürken,etrafı,insanları,havayı,börtü böceği izlerken sordum kendi kendime.Bu hayatta en büyük amacım ne dedim içimdeki Gökşen'e...

Başarılı bir oyuncu olmak,kariyer,para...Bunlardı aldığım cevaplar.Sonra düşünüdüm ardından,"peki ben bu saydıklarımı olduğunda ne değişecek?"

belki hiç birşey,belki herşey.Ama ikiside korkutuyor.Hadi bir düşünelim.

Çok ünlü,başarılı,herkesin filmlerinde oynamam için koştuğu bir oyuncuyum.Para gani,lüks yaşam,etrafında istemediğin kadar dost(samimiyetleri artık içinizde analiz edin)... Evet görünürde hiçbir sorun yok.Rahatım ama nereye kadar bu rahatlık...

Gördümki o istediğim noktaya gelsem bile hiçbir yol alamıcam.Neden?

Neden biliyomusunuz çünkü benim amacım sadece bu dünyaya hizmet ediyor.Herkez gibi zamanım dolup,ölüm kıyafetimi giydiğimde ne şan kalıcak ne şöhret ne para ne renkli eğlence mekanları...

O çok samimi dostlar belki arkamdan bir dua bile göndermeye üşenicekler.Hatta bisüre sora adım bile unutulacak.Nerde kaldı peki şimdi o büyük amaç...


Amaç aslında bunlar olmamalı...
Olayın birde şu tarafından bakalım,
anne karnına düştük ufacık bi sıvıyken şekillendik tek gözümüz tek bacağımızda olabilirdi ama herşeyimiz okadar mükemmel yaratıldıki kusursuz bir bünye haline geldik.Sonra 9 ay boyunca her ihtiyacımız karşılandı,düşünsenize göbeğimizden bir kordon sayesinde doyurulduk,su ihtiyacımız giderildi,normalde bir suyun altında 9 ay kalsak boğularak ölürüz ama hiçbirşey olmadan hayata geldik.
Sonra herşey bize hizmet için görevlendirildi,ağaç oksijeni verdi,su sıvı ihtiyacımızı karşıladı,gökyüzündeki bulutlar bile işe yaramıyomuş gibi gözüksede yaz aylarında gölgeliğimiz oldu,kış aylarında toprağın çeşmesi oldu,yıldızlar yönümüz,gözümüzü süsleyen benzeri olmayan aksesuarlar oldu...Çiğnediğimiz otlar çimenler bile bize hizmet ediyor;çimenleri hayvanlar yiyor,hayvanların eti,sütü,derisi bize birer hizmet aracı değilmi...

Ve olayın özü...
Bu kadar nimet boşunamı verildi sizce?Tabiki hayır.
Yaradan bunları verdi ve sadece bizden tek birşey istedi.KULLUK!
Şükür etmek,Sabır etmek,İbadet etmek.


İşde asıl amaç buydu.Ama bizi o nimettler,dünya sevgisi,ölümü akıla getirmeme vb. birsürü caydırıcı etkenler amacımızdan saptırdı.Buda zmanla bir hastalık haline geldi.Benim gördüğüm,düşünüdüğüm,inandığım bunlar.


Hadi şimdi birde siz düşünün amacınız ne ? Size ne kazandıracak?

7 Kasım 2008 Cuma

yeni yaş...

Bugün doğumgünüm benim...22 yıl önce sesimle doldurmuşum kainattaki ses boşluklarını.El kadarken şimdi adam olmuşum.Hep öyle ufacık kalmakmı iyiymiş yoksa böylesimi bilmiyorum ama şunu biliyorum ömür ilerledikçe hem renkleniyor hem kirleniyor.Hep saf kalmak isterken bi bakmışın lekeleri temizlemek isterken buluyosun kendini.Ömür geçiyo istemesekde....

21 Ocak 2008 Pazartesi

Sıkıldım yine...

Sıkıldım yalan dünyanın bayat oyunlarına yine,yine daraldı için ve boşluk hala dolmadı.Belki hiç dolmayacak, belki doldu sanıp kendini kandıracak yada vazgeçecek gönül artık...Ellerim,gözlerim,bedenim ve en önemlisi yürek yorgun yine bu akşam.Ne uyku alır bu hüznü,ne gece karası örter yalnızlığımı...

Ama demiş ya Sezen ablamız "Hayat kadere inat seni sil baştan yaşayacağım" diye
Bende kadere inat yaşayacağım belki hayatımı silip,baştan başlayacağım ama ne kadar silsemde izi kalacak kağıtta kalemin ince lekesi...
Gökşen Kaplan

14 Ocak 2008 Pazartesi

Sana gitme diyemiyeceğim, Gitme...

Sana gitme diyemiyeceğim, Gidersen üşür tenim. Gözyaşlarım yanaklarımda bir çiğ tanesi olur. Sana gitme diyemiyeceğim. Senli kocaman 20 yılın ardından Eğer gidersen yıkarsın beni. Kocaman bir Dünya vermek isterdim sana, Bütün güzellikleri ve gül bahçelerini. Sana gitme diyemiyeceğim, Sen bilirsin ömrümün en güzel çiçeği. Bilirsin hüzün ekerim ben benden içeri, Bilirsin ki seni ne kadar çok severim. Sana gitme diyemiyeceğim, Sana gitme diyeceğimden dolayı. Gitme. Ben seni senin tahmin edemiyeceğin kadar büyük seviyorum. Dilimden dökülmese de bunu asla unutma emi. Sen benim pusulamsın, Sensizliğinde kaybolur yiterim. Sensizlikse bu yaşam Ben bu yaşamdan giderim. Sana gitme diyeceğim. Gitme. Ben seni zaten hep sevmiştim, Dünde, bu günde ve yarında Ben seni gene seveceğim. Tek kelimem var sana Sana gitme diyeceğim, Gitme....